BAĞLANTILAR

29 Eylül 2011 Perşembe

Küçük Parçalar

Ellerde, göz göze gelinen, o zamandan bu zamana bakan fotoğrafların mutlu bakışları tutulurmuş. Kim aklına getirirdi ki onlar da çekmecelerde, karanlıklarda kalacak zamanla. Hergün doğan güneşin günü başlatmasının; bu biraz daha sert olan kâğıt parçalar için ne anlamı vardı. Renkli-renksiz... Kalabalığı yaşayan aslında çekmecede duran bu renkli kâğıtlardı, hiç yalnız değiller. Daha önce hiç tanımadıklarıyla bile çekmecede tanıştılar.

Geçmiş... Nice günler geçmiş, insanların hayatlarında, kelebeklerin kanatlarında. Geçmiş.. Nice kalabalıkları geçmiş yalnızlıkların. Nice hayatlar kesişmiş, nice başlangıçlar bitmiş. Karanlıklar açmış kimi zaman. Işıklar kapanmış yalnızlık kutusunda. Nice birliktelikte, yalnızlıkların müziği çalmış. Bilinçaltında yaşayan hayat parçacıkları toprağa karışmış. Yaşantılar da bir kelebekmiş, çekmeceler anlatırdı bunları.

Arıyor, kuyuları... Çekmeceler başka yerlere açılabilir. Zil de çalmıyor, belki de evde kimse yok. Eskiden kurtulduğu kuyular, şimdi aradıkları olabilirdi. Neyse, burada da kimse yok, geri dön! Hangisi, geriye döndüğü yerden geriye dönmek mi şimdi? Bilincin içinde küçük virajlar, hızlı dönüşler, ara yollarda yolculuk... Geldiği yeri bilmediği de belli.

Değiştirilmiş zamanların gelinen noktada ayrıntılarını görmek için, hergün yeni bir çaba göstermesi yalnızca özelliğiydi. Girdiği yolların hiçbiri düşündüğü gibi değildi. Gizemli ormanların içindeki dar yolların korkuları hesapta yoktu. Kapalı gözler beyinde sarmaşık kökü! Karamsar havaların bohem tokatlarını yedi. Birgün görecekti, yediği dayakların onu usdışı bir yaşamın içine fırlatacağını. Mide asitleri boğazına çıkmış, fotoğraf kâğıtlarını yakıyordu...


Ve işte el sallayan yabancılar görüyordu şimdi. Yabancılara da yabancı olduğu yere gömmüştü kendisini. Gözler kapalı. Yanından geçip onu görmeyen insanlar vardı. Karanlığın içinden çıkıp gelen hayatlar geçiyordu. Bulutların şekli gibiydi görünenler. Savurgan bir rüzgâr. El sallıyordu geçenlere, kendisini istiyordu.

Kavram savaşı başlamıştı anlamadığı konuşmalarda. Akan nehirler gördü, dokunuşları, kelebekleri... Bir anda zil çaldı, gözlerini açtı...