BAĞLANTILAR

26 Aralık 2013 Perşembe

Mississippi Yanıyor (Mississippi Burning) - 1988

Yıllar öncesinden yazılmış bir Oktay Akbal yazısını okuyordum kitaptan. Hangi kitabında okuduğumu hatırlamıyorum, yazısında söz arasında bu film de geçiyordu. Bu filmin adını vermiş ve örnek göstermişti. Geçenlerde benim de aklıma gelmişti ve bu filmi izleyeyim dedim. Zaten hemen sonrasında bu 1988 yapımı Mississippi Burning filmini izledim.

Bildiğimiz bir Amerikan ve Hollywood filmi. Yani anlatı olarak, kahraman yapısı, teknik ve birtakım başka özellikler olarak da tipik, bildiğimiz bir Amerikan filmi. Daha önce bazı tartışmaların içinde yer almış yönetmen Alan Parker'ın yönettiği filmin başrollerinde Gene Hackman ve günümüzün iyi bildiği oyuncusu Willem Dafoe var. Onlar FBI'ın bir bölgede (Mississippi) asayişi sağlamaları için gönderdiği görevli kişiler.

Genel olarak film için "ırkçılık karşıtı filmdir, bunu eleştirir" deyip kenara çekilebilinir. Ama bu belki de Amerikan filmlerinin bir özelliğinden olsa gerek izlenimi bu şekilde veriyor. Çünkü ırkçılık karşıtlığını evet veriyor, ama bunun yanında başka şeyleri de veriyor.

60'lardaki zenci - beyaz kavgalarında, yaşanmış bir olaydan esinlenerek bir dönem Amerika'sının panoraması resmediliyor filmde. İçeriğine çok girmeden konu hakkında bir açıklama yapmak gerekirse; Mississipi'de ırkçılık faaliyetleri yüksek boyutlarda ve beyazların siyahlar üzerinde ciddi bir üstünlüğü mevcuttur. Bölgede bulunan İnsan Hakları görevlilerinin ve yanlarındaki bir siyahinin öldürülmesi üzerine bölgede geniş çaplı araştırma başlar. Bu araştırmaların başında ise, FBI tarafından görevlendirilen iki kişi vardır. Bu süreçte ırkçılık karşıtı faaliyetlere karşı duran FBI görevlileri ve onların karşısında Mississippi'deki yerel asayiş (şerif/polis) görevlileri karşı karşıya gelir. Devamını söylemeyeyim, ama bir soru işareti vardır ki o da şudur; acaba bu cinayetin ardında polis mi var?

Filmde FBI görevlileri ırkçılık karşıtı, kahraman, lider gibi gösterilmiş, elbette. Yerel asayişlerse gayet hatalı bir yapılanma olarak verilmiş. Yani bu ırkçılığın nedeni Amerikan yönetimi değil de, genel merkezden bağımsız olarak ortaya çıkan birtakım yapılanmalarmış gibi verilmiş. Belki gerçekte de böyle olmuş olabilir. Ama film, sanki her yerde ve her zaman böyleymiş gibi bir algı yaratıyor. Amerikan merkez yönetimini, FBI kurumunu yüksek ve masum bir konuma yerleştiriyor. Ama bizler biliyoruz ki hiçbiri filmdeki kadar masum değil. Yukarıda başka şeyleri de veriyor derken kastettiğim buydu. Amerikan filmlerinin tipik özelliği olarak Amerika'yı yüceltmek yani.

Ama bütün bu konulardan sıyrılıp filmin verdiği mesaja geçersek iş değişiyor. FBI, filmin mesajını vermek için kullanılacak en iyi kurum ve yapılanma olduğu için de bu yol seçilmiş olabilir. Filmde bir gerçek var, yıllardır da her yerden duyduğumuz bir gerçek, o da şu: Siyasi ya da ırkçı faaliyetler, yetkili mercilerin işin içine girmesiyle güçleniyor. Ve bu işin içine girmesiyle de yapılan bütün yanlışlar, hukuksuzluklar her ne varsa yine bu güç erki ile saklanıp ört bas edilebiliyor. Bu açıdan filmi günümüze uyarlarsak, yaşananlara şöyle bir bakarsak filmin mesajını gayet de güzel verdiğini görüyoruz. Ama ne olursa olsun her daim birileri çıkıyor ve hukuksuzları, yanlışları engellemek için mücadeleye girişiyor. Bu da filmde FBI görevlileri olarak verilmiştir.

Bu filmi izledikten sonra aklıma başka bir film geldi, yine yıllar öncesinden gelen. Bu film de Costa-Gavras'ın "Z" (Ölümsüz) adlı filmi. Bu filmde de siyasi bir kimliğin ölümünün ardından soruşturmalar başlıyor. Burada da görüyoruz ki, bu suikastin arkasında polis, asker gibi yetkili birimler var. Ve onlar bu suikastin gizlenmesi için her türlü çalışmayı yapıyor. Basına baskı, yanlış ifadelerle yanlış yönlendirmeler vs vs. Ama bu filmde de birisi çıkıyor, yılmıyor ve gerçek için mücadele ediyor. Mississippi Yanıyor'daki FBI(!) görevlileri gibi. İki filmde de genelin dışındaki muhalif olan insanlar mağdur konumda ve yönetimlerce itelenen durumdalar.

Bu iki örneğe bakınca ne kadar da birbirlerine benziyor bu iki film. Birisi 1969 Costa-Gavras imzalı "Z" adlı film. Türkçesi "Ölümsüz" olarak çevrilmiş. Mississipi Burning ise 1988 yapımı Alan Parker filmi. Tabi Costa-Gavras gibi bir yönetmenin filmini bir Amerikan filmi ile beraber değerlendirmek ne kadar doğru bilmiyorum. Filmlerin içeriklerinin benzeşiminden yola çıkarak aklıma geldi. Aslında sadece Mississippi Burning filmi hakkında yazacaktım! Olmadı. Yine de ne olursa olsun, sanat bir şeyleri her zaman bize söylüyor. Daha genel bakalım. Düşünelim. Bu iki filmi de günümüze veya herhangi bir döneme uyarladığınızda hiç de boş durmuyorlar.