Belki yine yazı başlığını seçerken yanlış yapmış olabilirim, ancak konuyu açacağım. Günümüz yazın dünyasında, yeni kuşak - genç kuşak, yeni nesil edebiyat ürünlerinde dikkatimi çeken bir durumdan bahsedeceğim. Şöyle ki, günümüzün genç nesil edebiyat ürünlerinde, öykü veya öykücüklerinde tek bir hedefe kilitli derinlikten gayet uzak yazılar okumaktayız.
Elbette her hikâye bir hedefe odaklıdır. Ancak bu hedefe giderken yan anlamlar, çukurlar, dönemeçler vs vardır bizim bildiğimiz nitelikli olarak tanımlanan ürünlerde. Yeni nesil edebiyat anlayışından olsa gerek, gayet düz bir anlatımla ilerleyen yeni hikayelerin, sonuca giderken tamamen kendi akışından, sadece okunan şey üzerinden giden bir yapıda olduğunu gözlemliyoruz.
Mesela hikâyenin sonunda bir şey mi kaybedilecek, hemen ona doğru dizgelenmiş ilerlemeyle, aslında var olan sonuca gidiyoruz. Bu yazdıklarım elbette sözüm ona olan ürünler için geçerli. Bu ürünlerin günümüz dergiciliğinde çoğunluğu oluşturduğunu da belirtmem lazım elbet.

Her yazı böyle parçalardan oluşmak zorunda mıdır, değildir tabii ki. Ancak popüler, ana akım ve pazar amaçlı çıkan kitaplara baktığımızda aslında düz hikâyelerle benzer bir durumla karşılaşıyoruz. Okuyucuyu derinlikten uzak tutan, sadece yazan cümleler üstünde kalmasına neden olan düz bir anlatım, okuyanın sorgulamasına izin vermeyen pasif okuyucuya hizmet eder.
Günümüzde nitelikli olarak gösterilen, yeni nesil ve satışı iyi olan edebiyat dergilerinde işte tam da bu noktada durmamız lazım. Çünkü eğer, çağı beraberinde taşıyan edebiyat dergileri okuyanını pasif hale getiriyorsa burada bir sorun var demektir. Bu durum pazar payı için, popüler kültüre alt taraftan hizmet eder. Bu dergilerde de bunu görmekteyiz ne yazık ki. Çıkış niyetleri iyi olan dergilerde de bir çağ sendromu olarak aynı durumla karşılaşıyoruz.
Bu durumdan nasıl kurtulunur bilinmez, ancak sürekli ön plana çıkmak isteyen, kendi içinde küçük gruplar halinde her yayının belli kitleler üzerinde var olması bu durumu tetiklemektedir. Çünkü post-modern kültürü buram buram büyüten bir sistemdir bu. Her yeni oluşum güzel bir şey olarak yeni isimleri de okuyabilmemizi sağlıyor. Ancak bu dağınıklık kimlik yapısı oluşturmayacağından ve bu her yeni oluşum satış için ana akımın yaptıklarını yapmaya çalıştığından niteliğini kaybediyor. Her okuyanını da yazmaya sevk edebilecek gündelik yazılar, kimliği ve niteliği zedeleyici bir unsur oluyor.
Elbette yazının niteliği, tematik bütünlüğü olan, aktif okuyucusu olan bir sistemde, okuyucu daha çok bu alana yönelecektir. Pasif okuyucu faydaları doğrultusunda niteliği yükseltmek için değil, para harcamak ve bir boşluğu doldurmak, kitleleri yakalamak için bu sistemde yer almak durumundadır.
Bu oluşumda çuvaldızı nitelikli olarak gösterilen edebiyat oluşumlarına da batırmak lazım. Çünkü onlar da sadece kendi çevrelerini var ederek yeni seslere yer vermemektedir. Yer verseler, burada yeni yeni tutunmaya çalışanların kendi çıtası da düşmemek üzere yükselecektir. Hal böyle olunca, burada yer alamayan her oluşum kendi küçük yapılaşmasını kuracak ve dağınıklık baş gösterecektir. İyi ve kötü yanları olsa da kimlik ve nitelik bu şekilde zedelenip parçalara bölünecektir.
Yazdıklarım biraz karışık olabilir her zamanki gibi. Ancak buradaki sorun dergilerden veya dergicilikten çok nitelikli yazın dünyasının var olabilme gücünü koruyabilmesidir. Önemli olan da aslında kitaplarda veya dergilerde veya başka mecralarda nitelikli eserlerin var olmasını sağlamaktır.
Edebiyat dergiciliği için satış önemlidir elbette. Ancak bunu ana akımın yollarını kullanarak değil, var olan duruşu ve yapıyı koruyarak yapmak gerekir. Diğer türlü yazın dünyamız niteliğini ve en önemlisi kimliğini kaybeder. Kaybolan bir kimliği toparlamak, şu post-modern çağın ve popüler kültürün, küresel dünyanın yeni düzeninde eskisinden çok daha zor olacaktır büyük ihtimalle.