Biliyordu. Bundan sonra tek olmadığını biliyordu. Bunu yeni yeni öğrenmeye başlamıştı. İlk deneyimlerini yaşıyordu. Artık mutluydu, çünkü yalnız değildi. Havadaki moleküllere el salladı. Eli cebindeydi ve cebinde de bir sıcaklık vardı en azından. Havada bu göremediği moleküller vardı, çıkardığı nefesinin buharı vardı. Biliyordu ki, elektronlar hareket ediyordu bir yerlerde. Kendisinin dışında hareket eden bir şeyler vardı.
Yürürken dayak yiyordu sürekli. Rüzgâr vardı, durmadan tokat atıyordu ona. İşte yalnız olmak buydu. Aslında hem yalnız olmak hem de olmamak buydu. Belki de olamamak... Ama o, bu yalnızlığı çok uzun bir süre yaşadığı için biliyordu ve bu durumundan kurtulmuştu. Şimdi yalnız olmadığı için mutluluğu bulmuştu. Onlarla yaşamaya alışmıştı bile.
Yürüyordu. Yanında sokak lambaları, kaldırım taşları, taşların arasında kendisine gülümseyen çeşitli otlar, rüzgârla oynaşan küçük naylonumsu ambalajlar... o kadar güzel bir anlaşma içindeydi ki, buna hem hayran kalıyor hem de arkadaşlıkları ile yalnız olmadığını hatırlıyordu. Onlara gülümsüyor, teşekkür ediyordu. Hayatında ne olursa olsun, artık yürürken asla yalnız olmayacaktı. Hiçbir zaman kendisi ile olumsuz işlere girişen birileri de olmayacaktı bu arkadaşları. Bu durum ona mutluluk veriyordu. Hem de çok fazla mutluluk!..
Arkadaşlarıyla beraber yaptığı uzun bir yürüyüşün ardından sahil kenarına gelmişti şimdi. Ve yine yalnız değildi elbette. Mutluydu. Onunla anlaşarak konuşan dalgalar vardı. Bir şeyler söylüyordu bu dalgalar. O bunu anlamaya çalışıyordu. Çoğunda da anlıyordu. Hep düşündüğü şeyleri duyarak, dalgalarla o kadar güzel anlaşıyordu ki mutluluğu kat kat artıyordu. Hatta bazen yüksek sesle kahkahalar atıyordu. Sonra bu kahkahadan rahatsız olan başka arkadaşları var mı diye etrafına bakıyordu çaktırmadan. Çoğunda rahatsız olan yoktu, çünkü bütün arkadaşları kendi halinde yaşamalarına devam ediyordu.
Mutluluğu tarif edilemeyecek derecede yükseklerdeydi. Bu kadar soğuk havada bile deniz kenarında bu kadar mutlu olunacak ne var diye sorgulamıyordu. Çünkü zaten o bunu seviyordu ve mutluydu. Bir şeyler söyleyen dalgaya karşılık vermek için tükürdü. Bunu birkaç kez tekrarladı. Gülümsemesi arttı. O kadar mutluydu ki sonra birden, mutluyken onu daha da mutlu edecek bir şey oldu: Yağmur çiselemeye başladı...
Kaç saattir bu sahildeydi ve aralarına yeni birisi daha katılmıştı. Konuştuğu, yalnız olmadan mutlu bir şekilde konuştuğu kitle sürekli artıyordu. En sevdiği arkadaşı da yalnız bırakmayınca, keyfine diyecek yoktu artık. Çünkü yağmur ile o çok samimiydi. Hem birbirlerine dokunuyorlar hem anlaşıyorlardı. Tabii ki temas halindeki iletişim, daha güçlü kılıyordu aralarındaki bağı. Keyfine diyecek yoktu. Yalnızlığı yoktu. Öyle bir şey aslında hiç olmamıştı, o gerçek arkadaşlarını, içinde sevginin olduğu ve hiçbir anlaşmazlığın olmadığı bu durumunu keşfettiği için mutluydu. Onun için zararlı olan, kendisi gibi olanlardı.
Muhabbet o kadar koyulaşmıştı ki, hava iyice kararmıştı. Zamanın geçtiğini bile anlamamıştı, ama artık sahildeki bu ışıksız yerden, ona arkadaşlık eden sokak lambalarının olduğu yerlere dönmeliydi. Dalgalara, rüzgârla oynaşan kumlara ve orada ona arkadaşlık eden daha bir çok şeye iyi akşamlar deyip, kalktı. Samimi olduğu yağmurla beraber yürüyordu. Diğer arkadaşları da onlara arada sırada eşlik ediyordu. Bunların arasında rüzgârla oynaşan küçük naylonumsu ambalajlar, taşların arasında kendisine gülümseyen otlar, kaldırım taşları, yanından geçtiği sokak lambaları ve daha niceleri...
Uzun bir yürüyüşün ardından arkadaşları olan sokak lambalarının çok olduğu bir yere gelmişti. Dükkânlardan fışkıran binlerce ışık vardı. Banklar vardı. Ve kendisi gibi olanlardan o kadar çok vardı ki artık. Korkuyordu. Kendisini bu duruma düşürüp yalnızlığa iten onlardı. Ama neyse ki o, bir yolunu bulup sıkı arkadaşlar edinmişti. Bu nedenle de, onları çok düşünmüyordu artık.
Sokak lambalarının ve etraftaki kendisi gibi olanların çok olduğu meydan gibi bir yerde, bir bankın üstüne oturdu. Yağmur ile sohbetine devam ediyordu. Böyle zamanlarda kendisinden nefret ediyordu, iğreniyordu. Onu bu hale getiren kendisi gibi olanlardı çünkü. O nedenle kendisi de onlardandı. Bazen bunu düşündüğünde kendisini nasıl yok edebilirdi, bunu düşünmeye başlardı. İçindeki elektriği bedeninden çıkarmanın yollarını fazlasıyla düşünmüş olsa da, bunu bir türlü başaramamıştı ve en sonunda onu çıkmazın içinden kurtaran yeni arkadaşlarını bulmuştu. Ama işte, arada bir aklına geliyordu yine de bu dürtü.
Yağmurun altında, yani arkadaşıyla bankta oturuyordu tek başına. Kendisi gibi olan, etrafından geçenler de fazlaydı. Bazen yağmur ile konuşurken, kendisinden uzaklaşanlardan da bahsediyordu. Az ilerde kendisine doğru gelen anne ve annesinin elinden tutan çocuğu gördü. Yağan yağmur arkadaşı ile ne konuşmaya başladıysa, onları gördükten sonra gülmeye başladı. Gülüyor, etrafına rahatsız ettiği arkadaşı var mı diye bakıyordu. Olmadığını görünce peşine bir kahkaha daha patlatıyordu. Sonra aynısından bir daha yapıyordu. Bir daha, bir daha ve bir daha...
Anne ve çocuğu daha da yaklaşmıştı. Ama o, sürekli kahkaha atmaya devam diyordu. Çocukla göz göze geldi. Çocuk dikkatli bir şekilde kahkaha atışına bakıyordu büyük ihtimalle. Belki yağmurun altında durmasına ya da üstünün kirliliğine de bakıyor olabilirdi. Ama çocuk, kendisine göre normal olmayan bir şey görmüştü ve bakıyordu sonuç olarak. Anne ve çocuk adamın önünden geçerken, çocuk başını çevirmiş sabit bir şekilde adama bakıyordu. Anne de bir yandan çocuğunu çekiştiriyordu. Adam da kahkaha atmaya devam ediyordu.
Sonra henüz daha çok uzaklaşmadan çocuk annesine çocuksu bir sesle "Anneeee, bu adam niye gülüyor durmadan?" diye bir soru sordu. Adam bir kahkaha daha patlattı. Çocuğun vücudu adama dönük, ama çocuk ileri yürüyordu. Adama dikkatlice bakmaya devam ediyordu. Anne; çocuğun elinden daha sert çekmeye başladı, çocuğuna ve ona baktı, sonra çocuğuna sert bir cevap verdi: "Gel oğlum! Bakmasana ona. Ne bakıyorsun delilere! O deli!" Çocuk annesinin sert tepkisi ve çekiştirmesiyle karşılaşınca başını önüne çevirdi. O, bu sırada bankın üstünde çocuğa bakıyordu. Bir kahkaha daha patlattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder