25 Aralık 2017 Pazartesi
Yıllar Öncesinden Kalma Çikolata ve Koku
Herkesin içinde bir şeyler bulunan bellek kutusu vardır. Belki efsaneler bir şeyler belirtmek istiyordu kim bilir. Ve kim bilir zaman içinde bir yerlerde herkesin bir kutusu vardır; Pandora'nın Kutusu misali. Sahi efsanede de içinde pek iyi şeyler bulundurmuyordu bu kutu; içinde bekleyip dışarı çıkıyordu kötü şeyler. Belki de dibinde bir umut ışığı vardı; kim bilir...
Kim bilebilirdi yıllar sonra Pandora'nın Kutusu'nun açılacağını. İnsan merakına yenik düşüyor bazen. Hele de içinde onu dürten bir şeyler varsa.
Yaptığıma gelirsem; deliklerden bulup çıkardığım bir karton kolinin içinde olduğunu bildiğim yıllar öncesinden kalma bir çikolata ve orada durduğunu bildiğim bir koku vardı.
Yıllar yılı orada hapsolmuş. Merak ediyordum, onca zaman geçti üzerinden. Küf mü tuttu, ambalajı eridi mi, aynı mı, değişti mi?.. Peki koku; ne kadar kaldı varlığı...
Önce aradım ve onca kolinin arasından doğru olanı bulmam biraz zaman aldı. Buldum ve içini açmak konusunda son kararımı verdim. İçinden ne çıkardı bilinmez...
Bandını kesip içini açtığımda birden birkaç sene öncesine gittim. Zamanda yolculuk kutusuydu belki sonradan bu zamana geri getiren. Kağıtlar, ambalajlar, çikolatalar, poşetler, metal eşyalar... hepsi bir anda karşımda belirdi.
Aradığım birkaç şey vardı; ama önce o çikolatayı bulmalıydım, çünkü dağılmış da olabilirdi. Kolinin içinden bir şeyleri inceleye inceleye çıkardıkça hedefe yaklaşıyordum. Buldum o çikolatayı. Markası, türü, şekli değil; hangisi olsa aynı şey olacaktı ve bana layık görülen turuncu paketli bir çikolataydı.
Benim aldığım bir şey de değildi. Bana alınmıştı. Sanırım benim onu kutuya attığım zamanlar Nisan 2014 tarihi gibiydi. Yiyememiştim o tarihten beri, sonrasında da kaldı öylece. Ve hemen son tüketim tarihine baktım. Mart 2015 yazıyordu. Bana verilen tarihten bir sene daha zamanı varmış demek ki. Ama şu anda tarih Aralık 2017. Aldığım tarihten yaklaşık 3 sene 8 ay gibi bir süre geçmiş.
Hiç.
İnsan kendine ne kadar kötülük yapsa yetmez elbet. Sonra zamanda yolculuğa götüren koku odaya sızdı. Kokunun da bir dokunuşu var, bir zamanı. Marcel Proust'un koku konusunda dedikleri gibi belki. Bir koku da geçmişte yolculuğa çıkarır. Zaman makinesinin bir şekli bu olabilir miydi gerçekten...
Sadece o ambalajlar değil elbette koku veren. Geçmişin sinmişliği, saklı parçaların var ettiği koku belki. Kutunun içinden çıkanlar hiç iyi duyumsatan şeyler değildi belki, belki dibini görmedim daha ondan. Bilinmez...
Sonrasında yıllar öncesinden kalan çikolataları aldım ve ardından birkaç gün sonra gittim soğuk havanın kulakları kestiği açık bir alana. Ambalajları açıp içinde neler olup bittiğini öğrenmek istiyordum. Açtım tek tek. Hiçbir şey olmamıştı. Sadece biraz aşınmış ve akmak ile akmamak arasında kalmış bir çikolata vardı. Diğerleri de olduğu gibi duruyordu.
Sonra onca zamanın getirdiği turuncu renkli Nisan 2014 çikolata paketini yanındakilerle beraber çöpe attım. Üzüldüm, sevindim, denedim, düşündüm. Bir zamanlar denize fotoğrafların atıldığı bir kıyıda, çöp kutusuna gidip attım elimdekileri. Kulak kesen havanın rüzgârı da şiddetlendi o ara.
Kış bitimindeki bahar günü soğuğu kadar değildi belki. Daha gelmedi soğuk mevsimi. Şimdi açtığım koliden sızanlar yayılmış olabilir etrafa, atmosferime. Ama halen elimde kapanması çok kolay olmayacak gibi duran zamanda yolculuğa çıkaran bir kutu var. Belki efsanelere ters yapıp başka şeylere de ulaşırım. Hatırlar belki zaman bazı oluşları, aklına gelir de görür getirdiği ve götürdüğünü... Şu anki pişmanlıklarını, geri dönüşün telafisizliğini...
Fotoğraflarını da çektim, çıkardığım ândan ambalajı o açtığım âna kadar.
Ne kadar karıştı yine yazılanlar. Sahi ben bunları neden yazdım? Bilmiyorum... Zaman zaman, zaten bilinen şeyler de var.
Neyse Nietzsche demiş, onunla bitireyim: "Umut en büyük kötülüktür, işkenceyi uzatır."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder