BAĞLANTILAR

19 Ocak 2025 Pazar

Gezegenin Gürültüsü ve Sessizliğinden Kara Delik Sesine

Ve o gezegenin, sürekli dönerken ve bir yere dönerek giderken çıkardığı ses nasıldı? İnsan deneyimiyle, işlem görmeden, duyulabilir olsalardı sesleri nasıldı? Yoksa hiç sesleri yok muydu ya da boşluğun yok ettiği sesler miydi? 

Aklımda yine bir şeyler dönüp duruken, durduk yere uzayda duyabilseydik sesleri nasıl olurdu diye düşündüm. Bir gezegenin, Dünya veya diğer gezegenlerin, uyduların. Dönüyorlar. Kilometrelerce hızla kendi etrafında sonra da hareket halinde gittikleri yöne doğru. 

NASA'nın kara delik sesi videosundan görsel

Uzayda sesi iletecek herhangi bir itki kuvveti olmadığı için uzayda olabilecek sesler duyulmuyor, bu doğru. Ama bu durum uzaydaki maddelerin ses çıkarmadığı anlamına gelmiyor. Ses çıkarsa da insan deneyimiyle duyulmuyor elbette çünkü sesi iletim söz konusu değil. Sonuçta dünyada bir fırıldağı döndürdüğünüzde sürtünme ve hava ile kulağınızı yanaştırdığınızda ses çıkardığını dıyarsınız. Yani mutlaka en küçük bir sürtünmede bir ses vardır ki devasa bir formdan bahsediyorsak bir sesinin olması kaçınılmaz; dünyadaki insan duyusu düşüncesiyle.

Tüm bunları düşünürken Dünya döndüğünde çıkardığı ses nasıl diye düşünür oluyor insan. İçinde onca gürültü, karmaşa, şiddet, kötülük ve daha birçok şey olurken; dışarda hiç sesi olmadan öylece dönüyor ve yol alıyor sadece. O ses, gürültü, kötücüllük ne varsa hepsi içinde. Dışarısı sessiz. Peki ya sesli olsaydı ne olurdu ki, kendi sesi nasıl gelirdi. Sadece dönerkenki bir rüzgar sesi mi yoksa çığlığıyla da yankılanır mıydı içindeki. 

Tüm bunları düşünürken sonrasında da NASA, 2022 yılında kara deliğin sesi diye bir video yayınlamaıştı. Ancak bu insan deneyimiyle duyulan bir sesin hali değil, karadeliği görüntüleyen teknolojik aletin oluşturduğu x-ray dalgalarının ses teknolojine aktarılmış hali. Elbette bunun tonu, oktavı ve gürültü türü bilinemeyecektir. Ancak bir çeşit ses çıkarmışlar işte ortaya Hiç yoktan iyidir demek lazım. Hiçbir zaman insan deneyimiyle duyulamacak uzay nesnelerinin sesini, bir çeşit teknoloji ile en azından nota aralıklar ve sürekliliğinin ölçülüp dinlenebilir olması bakımından duymak kötü değil. Aşağıda da NASA'nın bu anlamda çözümleyip paylaştığı kara delik sesi videosu var. Oradan dinlenebilir. Hiç yoktan iyidir ama değil mi!

 

Daha uzun olaysaydı keşke diye düşünmüştüm ilk dinlediğimde. Keşke daha uzun bir versiyonunu da yayunlasalar da en azından nasıl bir nota basıyor dinlesek.

17 Ocak 2025 Cuma

Arayış İçinde Okumalar: Sinema ile Fizik Sonrası Zaman ve Kısaca Durumlarım

Görselde, yıllar öncesinde fizik üzerine yaptığım okumalarda makaleler ve yazılardan birkaç tanesi var. Binlerce sayfa, yüzlerce çalışmadan birkaç tanesi. Bu yazıda eski okumalarım, sinemadaki akış çizgim, birkaç parça özel not, kısa filmlerimden birkaç bilgi, başarısız olan akademik girişimler ve elbette yine teoride olan düşüncelerim olacak. Okumayı kolaylaştırmak için ara başlıklar atacağım özel bir anlama gerek olmadan. Kimse okumasa da blogu yeniden hareketlendirdiğim için heveslendim o yüzden biraz uzun bir yazı olacak, şimdiden belirteyim. Konular ve paragraflar da birbirinden kopuk olabilir, zira yüzlerce sayfalık kitap yazmıyorum, birkaç paragraflık internet yazısı yazıyorum. Bütün bunları neden yazıyorum, hiç.

11 Ocak 2025 Cumartesi

Sonsuz Kaydırmalı Dikey Videolar

Burada daha önce yazmıştım. "Dikey Video Çılgınlığı" başlığıyla 2018 yılında yazdığım yazıda "Dikey video kullanımı ön planda olan yeni algı şekli oluşturabilecek bir özellik" şeklinde bir ifade kullanmıştım. Bunun farkı, zaten dikey özellik vardı ama 1 dakikadan daha uzun videoları da kullanmaya olanak tanıyordu instagram için. Bugün 2025 yılındayız ve artık IGTV olarak değil de "Reels" adıyla her yerden fışkıran dikey video çılgınlığıyla karşı karşıyayız. Bunu o zamanlar yazarken bu kadar büyük bir hale geleceğini ne kadar tahmin edildi bilemem ama bugün Youtube Shorts gibi pek çok büyük uygulama hikaye özelliği beraberinde dikey video sunumu ile gündelik algılarımızın temelini oluşturmakta.

2 Ocak 2025 Perşembe

Yıllar sonra gelen blog yazısı ve arşivcilik

Her yazının başında yazdığım uzun zamandır yazmıyordum da şu oldu bu oldu ve karar verdim gibi aynı şeyi yazmadan başlayayım. Bu şekilde başlayayım da aslında aynı şeyi farklı yoldan demiş olayım tabii.

Hızlıca konuya geçersem, hem bir şeyler yazmak için hem de her gün her şeyin fotoğrafını çekiyoruz artık onlara da sıra gelsin diye gelen düşünme. Eskisi gibi daha az ve daha kararlı değil. Bunca çekilen fotoğaf ne olacak, nereye gidecek? Ben bunca arşivin içinde ne yapacağım diye bir sorunsal içindeyken aklıma gündelik, durduk yere çekilmiş fotoğrafları bu bloga yüklemek geldi. Hem blog güncellenmiş olur hem de öylesine çekilmiş fotoğraflar aslında bir anlamda arşiv olarak kalır burada, site ve hizmet devam ettiği sürece. 

ARŞİV OLUŞTURMAK, ARŞİV PAYLAŞMAK

Belki o arada blog arayüzünü değiştirir güncellerim veya bu eski haliyle de kalır onu bilemiyorum; ama her gün bir yerlerde bir yerlerin çektiğim fotoğraflarını burada paylaşarak bir arşiv oluşturmak mantıklı geldi durduk yere, yıllar sonra eski bir blog kafasıyla. Bunca fotoğrafı sosyal medya hesaplarından paylaşamazsınız belki. Hatta belki bir paylaşır iki seri paylaşım yapar, devamını getiremez ve artık kitlenizi de sıkarsınız. Burada öyle bir sorun yok en azından. 

Gün geçmiyor ki herhangi bir yer herhangi bir şekilde değişmesin. Yıllarca orada var olan bir şeyi çekmek de artık bir mantığa sığar hale geliyor bana göre. Bir anda çektiğiniz bir fotoğraf, çektiğiniz o şeyin aniden ortadan kalkmasıyla, değişmesiyle değerli bir hale gelebiliyor. Her şeyin hızlıca dönüştüğü ve şehir yapısı olarak da her an bir şeylerin değiştirildiği bir sistemde çekilmiş bu fotoğraflar da bir anlamda arşiv olarak kalabilir diye düşünüyorum. Tıpkı eski yazılarda da var olan diğer fotoğraflar gibi. Eskiden biraz bunu yapmışım zaten. Tekrar aklıma geldikçe devam ederim diye bir düşünce geldi. 

VE HAYDARPAŞA... YEİNDEN

Elbette standardı ve yayın-blog algısını bozmadan bir Haydarpaşa görüntüsüyle başlıyoruz. Aralık 2024 tarihli bir Haydarpaşa fotoğrafı. Elbette vapurda, oradan geçerken çekildi. Blogda biraz gezinip eski yazılarda da sıkça Haydarpaşa'ya rastlayabilirsiniz. Bu fotoğrafların ortak özelliği, genelde Haydarpaşa'nın hep bir inşaat halinde olması denebilir, ön yüzünde özellikle. Arşivimde "en fazla neyin fotoğrafı var?" diye sorulursa sanırım Haydarpaşa derim. Tadilata başlamadan önceki son zamanlarından biraz varsa da sonrasında hep bu inşaat hali, hep bu hasta ve bitkin düşmüş ama var olmak için çaba gösteren bir Haydarpaşa.

Sonrasında da yine vapurdayken bir Beşiktaş - Kadıköy vapurundan etraftakileri çekme hali... Herkesin de yapabileceği gibi. 

Vapurda geçerken en sevdiğim görüntülerden biri de Haydarpaşa'nın orada bulunan portun civarında terk edilmiş halde duran eski tahıl silosu ve yanındaki kırık dökük duran yapılar. Bazen içinde köpekler görünüyor. Bazen de birileri gidip duvarlara grafiti tarzı bir şeyler de çiziyor olmalı ki duvardaki yazılar taze duruyor. Detaylı başka fotoğrafları ilerleyen sırada başka yazılarda ayrıca fotoğraflarıyla paylaşırım.

Vapurları takip eden İstanbul'a özgü martıları da unutmamak gerek. Vapur yolculuğunu ve boğazı süsleyen İstanbul kuşları onlar. O kadar pisliğin arasında nasıl bu denli beyaz kalabiliyorlar hep merak etmişimdir. 

Eh, vapur Kadıköy İskelesi'ne yaklaşıyor. Bir anlamda arşiv tam olarak bu fotoğraf aslında. Yazının başında da ne demek istediğim bu fotoğrafta daha iyi anlaşılabilir. Arkada Kadıköy Rıhtım'daki o Haldun Taner Sahnesi binası var. Tadilatta. 2021 yılında başlayan tadilat devam ediyor ve bir arşiv fotoğrafı olarak burada. Elbette elimde tadilata başlamadan önce de buna benzer açıdan çokça fotoğraf var. Tadilat haliyle Haldun Taner Sahnesi, şu ara böyle görünmekte, Aralık 2024 tarihiyle.

Ve vapurda giderken şöyle bir açıdan görüntü de paylaşayım. Her yerin tadilatta ve tamiratta olduğu manzarayla arkada hastane ve önde bir tekne. Vapur sallantısından olsa gerek pek de özenmeden doğru düzgün kadraj kuralı yapmadan çekilmiş birkaç görselden biri bu da. Haliye amaç biraz da belge niteliği, biraz arşiv. Varsın dursun. Sonraki yazıda bakalım ben nerede olacağım ve nereyi çekeceğim bakacağız. Haliyle peşinden de orayı yazıp paylaşacağım. Şimdilik bilemiyorum. Sonraki yazıda görüşmek üzere.