BAĞLANTILAR

8 Ekim 2011 Cumartesi

Hedef Tahtası

Bilincin sondajlanan yerlerinde tazeliğini gösteren bazı görüntü parçacıkları belirirmiş. Eskiden taşlı kaldırımlar vardı. Çeşitli renklerde ve birbirlerine birleştirildiği yerlerde yolların, çiziklerin olduğu. Üzerinde yürürken bu çizgilerin derinliğini ve yolları hissettiğimiz olurdu. Şimdi bu tırtıklılar kaldırılıp yerine dümdüz taşlar koyuldu. İçinde nice derinlikler barındırıyor ama, artık gizleniyor. Üzerindeki elbise, sonradan düzleştirilen kaldırım taşlarını anımsattı. Benzeşim kurdum.

Hedefi on ikiden vurma oyunu aklıma geldi. Adını hatırlamadığım oyunda, o hedefi vurmak için nice oyunlar oynanmıştı. Ama sonra gördüm ki, attığım çubuklar hep içeri kaçıyordu, delinmişti çünkü. O kadar çok isabet bulmuş ki önceden, tam ortası zamanla delinmiş ve artık genişlemeye de başlamıştı. Samanlar alırdım elime, onları da atmaya çalışırdım. Yolun yarısında yere düşerlerdi. Saatler boyunca ne varsa attım. Seni göremedim, gidişlerin saman altındandı. Kaldırımların üstünde arayışların tokadını yedim, aramak geldi aklıma.

Açılmamış gözüm, hiçbir şeyi göstermiyordu, kontrol dışıydı. Seni içimde kurduklarımla aradım. Üsküdar Sahil Yolu'ndan Harem'e yürüdüm. Harem'i açmadı kimse, gözler burayı da göstermiyordu. Harem Otogarı'na vardım. Otobüsler de kaldırımlar gibi zamanla değişmiş, eskiyi unutturacak kadar.

Sondaj derine indikçe yaşanmışlara ışık vuruyordu. Bakışlar bilinçdışı. İki göz arasında bir göz kadar mesafe var derler. Sondajla gözlerin çekim kuvveti eşit miydi? Kuyularda eskilere inerken, hedef tahtasının henüz delinmediği anlar geçiverdi, tırtıklı kaldırımlar, samanlar; ardından delinmiş hedef tahtasına, düz kaldırımlara, senin kaçışına birden geçiverdi zihin. Sahi ben seni arıyordum.

Sen de kaçmak istiyordun eski zamanlarına, çoktan yola koyuldun zaten. Beni görmeye utanan gizli bir kaçıştı seninki. Bilincimde açılan sondaj, bilinçaltımı çıkarmıştı. Yine aynı şey oldu: Midem bulandı. Hedefi vurmak sıkmaya başladı artık. Kaldırımlar düz diye topukluydu ve elbisenle uyumluydu ayakkabın, en son bu aklımdaydı. Tırtıklı kaldırımların üzerinde arayışlarıma ulaştım, bilinçdışı... Ayakkabının kopan topuğunu gördüm tırtıklı kaldırımda. Düz kaldırımlardan geçmişe kaçarken aklına gelmemişti derinlikleri ve çizgileri olan eski kaldırımlar. Topuğun da bir yere sıkışmış ve kopmuştu. Sen, temizlemeye çalıştığın geçmişine kaçan uyumsuz bir yolcu oldun. Topuğu kopmuş ayakkabınla kirli çizgilerinde yürüyemedin. Bilemedin bunu, insan rahat ettiği şeyi giymeliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder