İstanbul’un bir zamanlar eski metro vagonları vardı. 2000 tarihinde açılan 4.Levent - Taksim arasındaki metronun insanlara hissettirdiği ilk telaşı, yerin kat kat altına ilk kez inmenin çekimser bir sevinci vardı aslında. Ve uzun zaman boyunca 4.Levent - Taksim arasında bu trenlerle yolculuk edildi. Koltukları, ikili olarak hem düz hem ters hem de yan olarak bizi karşılardı. İlk zamanlardaki metro buydu. Ayaktaki insan sayısı şimdikine göre biraz daha az kapasitede olan vagonları vardı.


Yeni nesil metroların olumlu yönü var tabii ki: Vagonların içinden birbirine açık olması, insanların eskisindeki gibi şekilden şekle girmekle kazandıkları hareket şampiyonluğunu daha da azaltmıştır. Artık bu küçük koltuklu metrolara alışıldı tabii. Şimdi geniş koridorlarda millet birbirine baka baka yolculuk yapıyor.

İnsanların sürekli bir değişimin içine atılması, zorunlu olarak alışma psikolojisini devreye sokar. Memnun kalmayanlar ise şikâyet eder, iyi olduğunu düşündüğü eskiyi savunur hep. Şu anda taşıma anlamında daha rahat olsa da ilk olan metronun yeri birçok kişide hep farklıdır.
Eski nesil, yeni nesil vb. zaman geçtikçe hep değişecektir. İnsanların, içinde anılar bıraktığı bu güzel taşıma aracı değiştikçe burada kalan anılar da değerli olacaktır. Aslında içinde bulunduğunuz her vasıta, orada bıraktığınız anılarınızla yolculuk eder. Nesillerin değişimine kendinizi alıştırmamaya çalışırken yolculuk hep bir yerlerde sürer. Bu yolculuk da hiç bitmez…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder