BAĞLANTILAR

20 Şubat 2012 Pazartesi

İstiklal Kitabevi

Bazı kitabevleri vardır, içinde gezersiniz, yine gezersiniz ve her seferinde yeni şeyler keşfedersiniz. Hiç bilmediğiniz ama hoşunuza giden nice yazarlar bulur, nice kitaplar seversiniz. Popüler kitapların dışında gerçek anlamda değeri olan, sanatsal kaygıyı koruyan bu nedenle de hak ettiği yeri –her zaman olduğu gibi- bulmayan o kadar çok kitap vardır ki.

Okuyucu bu kitapları nasıl bulacak, nasıl keşfedecek? Genel olarak popüler kitapların gelip gittiği kitabevlerinde, eserin kalitesi yönünde seçme şansının çok olmadığı durumlarda, ne yapmalı? Mecbur bırakılarak, popüler anlayışın dayattığı ‘eser’lerin okunduğu ortamda gerçek okurun keşfetme şansı düşecektir - kitabevleri popüler anlayışla hareket ederse. Gerçek okur; etrafında yığınla saldırısına uğradığı reklamlardan, haberlerden kendisini sıyırarak, onun için değerli bir yere sahip olacak olan kendi keşfettiği ya da kendisinin seçerek aldığı kitapları okur/okuyacaktır.


Keşfederek kitap okumak için de popüler kitapların dışında, birçok farklı kitabın da olduğu kitabevlerine ihtiyaç vardır. Geçmişten gelen birikimi olan, yıllarca raflarda alınmayı bekleyen kitapların olduğu kitabevlerine…

Çünkü popüler anlayışın arkasında(!) kalan o kadar güzel o kadar değerli sanat eserleri vardır ki, bu eserler hâlâ keşfedilmeyi bekler. İşte bu eserleri keşfetme yolunda -popüleri de bilerek- adımlar atanlar gerçek okur yolunda ilerleyenlerdir ya da gerçek okurdur. Kitabevlerine geleceğim; ama önce bu konuda Hilmi Yavuz’a kulak vermek gerek. Hilmi Yavuz der ki(*);

“Elbette bir yazarın kitabının ‘çok satan’lar arasında olması önemlidir. Bunu inkâr etmek, abesle iştigal olur. Ama ‘çok satıyor’ların liste başında bulunmak, romanın edebi değerinden çok, yazarın medyatik pazarlanma kampanyasının çok başarılı bir biçimde yürütülmesinden kaynaklanıyorsa, orada bir problem var demektir. Bu problem, yazarın ‘niteliksiz’ okurla buluşuyor olması ile ilgilidir (…)

‘Nitelikli’ okurun ayırt edici özelliği, edebiyatı hem geçmişi hem de şimdi’siyle takip etmekte gösterdiği devamlılıktır. ‘Nitelikli’ okur, edebiyatı televizyonlardan ya da gazetelerden izlemez; onun bilgilenme kaynağı daha çok, sürekli olarak uğradığı kitabevleridir. Ve elbette, asıl önemlisi, ‘nitelikli’ okurun kitap satın almasında belirleyici olan, gözalıcı reklam kampanyaları, billboardlar, ipe sapa gelmez söyleşiler vs. değil, okurun kendisinin edebi beğenisidir. O beğeni de, edebiyat hayatının izlenmesindeki devamlılıktan kaynaklanır. ‘Nitelikli’ okur ile ‘niteliksiz’ okur arasındaki fark, işte tastamam buradadır (…)”

Evet, okurun sanatsal beğenisi; kendi seçtikleriyle ilintili olmalıdır; dışarıdan, seçime etki edenle değil. Ama okurun, bu beğeniyi kazanması için Hilmi Yavuz’un da dediği gibi sürekli olarak kitabevlerine uğraması gereklidir. Peki, ya kitabevleri de keşfi yok eden, popülere yaklaşan özellikte olmaya başlarsa? Şimdi de sorun okurda değil, okura imkân bırakmayan anlayıştadır. – Gerçek okur ya da Hilmi Yavuz’un dediği ‘nitelikli’ okur için büyük bir sorun değildir tabii ki ama bir engeldir, büyüyebilir.

Yazının başında da bahsettiğim gibi içinde saatlerce gezip, popülerin ardında kalmış kendi beğenimize hitap eden yeni ve muazzam eserler bulmayı sağlayan kitabevleri olmalıdır. Nitelikli kitabevleri, nitelikli okurun artması için en önemli yerdir. En son İstanbul İstiklal Caddesi’nde kapanan İstiklal Kitabevi, nitelikli okur için büyük bir kayıp olmuştur. Popüler anlayışın, gerçek okur üzerinde kurduğu baskı, İstiklal Kitabevi örneğinde olduğu gibi artmaktadır. Popüler tarzdaki kitabevlerinde önemli olan nitelikli eser okutmak değil, pazarlamadan kaynaklı satış yaparak para kazanmaktır. Elbette bu, yayıncısı yazarı vd. için iyi bir durum ancak, pazarlamadan kaynaklı nitelik düşüyorsa –ki kazanç için düşmekte- gerçek okurun üzerinde baskı oluşur ve sanatsal kaygı yerini paraya bırakmış olur.

Kaliteli kitabevlerinin gün geçtikçe azalması, para kazanmanın popüleri izlemekle daha kolay veya daha fazla olduğuyla açıklanabilir. Kitabevleri azaldıkça da, gerçek okurlar düşünceli bir şekilde, olan biteni izlemekle yetinmekten başka bir şey yapamayacaktır. İstiklal Kitabevi kaliteli bir kitabevi olarak belleklerde yer edinmiştir artık. Bundan sonra nitelikli kitabevlerinde güzel vakit geçirenler, keşif yapanlar, İstiklal Kitabevi’nden eksik kalacaklar. Yazıyı, bir zamanlar, Atilla Birkiye’nin “İstanbul’da Aşktan İkmale Kalanlar” romanının İstiklal Kitabevi’ndeki vitrini süslediğini hatırlatarak, yazarın İstiklal Kitabevi adlı yazısından bir alıntıyla bitireyim(**):

"Taksim tarafından gelirken İstiklal Caddesi’nin baş taraflarında solda. Bir kitabevi, buluşmak için çok anlamlı ve de çok ilginçtir.  Rafların arasında dolanırsınız; buluşma heyecanı sarar sizi… kitapları tek tek alıp, sayfalarını karıştırıp, şöyle bir göz atıp... yüreğiniz kabarıyorsa, hiç önemi yoktur elinizdeki kitabın hangisinin olduğu…

Ya da heyecanınızı kitaplarla giderirsiniz; bir-iki yeni çıkmış kitap alırsınız. Kim bilir unutulmuş bir yazarın aşk denemeleri aradan elinize gelmiştir. Duruma uygundur, sanki “beni al” diye raftan fırlamıştır; ah, denemenin aşk ile akrabalığı…" (...)


(*)   : (Budalalığın Keşfi – ‘Niteliksiz’ Okur başlıklı yazısı- s.88 – s.89 / Can Yayınları)
(**) : İstanbul’da Âşıklar İçin Buluşma Yerleri – İstiklal Kitabevi adlı yazısı / Özgür Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder