Bu filmi çok önceleri izlemiştim aslında da, geçtiğimiz senelerde bir ders için değerlendirme yazılması istenmişti. Ben de o zamanlar yazdığım değerlendirmeyi buraya da yazayım dedim. İşte o değerlendirme:
Film, özgün bir senaryodan yola çıkılarak çekilmiştir. Filmin senaryo yazarı
ve yönetmeni Christopher Nolan’dır. Film, kurmaca bir film olmakla beraber, bu
yolla insan bilinci içindeki bilimsel durumları göstermeye çalışmıştır. Hikâye,
genel olarak içerisinde psikoloji ve fizik içermektedir. Bütün olarak
bilimkurgu türüne giren, Nolan’ın karışık kurgu anlayışını sürdüren yapıyı
devam ettirmiştir film. Bilinçaltı, bir insanın kara kutusudur ve buradaki bir
şey yok olmaz, tam tersine bazen bilinç katmanına aktarılır. İnsanın bilinç
halindeyken bile unuttuğu ve bir daha asla hatırlamadığı bir şey, bilinçaltında
kalmaya devam eder ve yok olmaz. Rüyalar da insan bilinçaltının en çok açığa
çıktığı; ama kişinin bunu kontrol edemediği uykunun REM döneminde meydana gelen
bir olaydır.
İnsan bilinçaltın rüyalar ile bütün halinde veren Film, bir hırsızın
başkalarının rüyalarına girip o kişideki önemli bilgileri çalma durumunu ele
almıştır. Bu şekilde de insan bilinçaltı sorgulanıp, fiziksel olarak göstermeye
çalışmıştır. Film; beynin yüzde olarak çok çok küçük bir kısmını kullanan
insanın bilinçaltında, gündelik yaşamındaki parçaların, rüyalarda nasıl
birleşip kompleks bir yapıda geri döndüğünü göstermiştir. Psikolojik olarak
insan bilinçaltını ele alırken, aynı zamanda rüya içinde rüya gibi bir başka
katmanla da yeni bir hikâye açmıştır. Bu şekilde de fiziğin küçük parçacıklarında
zaman kavramının değiştiğini göstermiştir.
Filmin kaynak fikri olan bu konuları detaylı şekilde ele almak gereklidir.
Çünkü film bunlar üzerine kuruludur; bunlar bilinmeden filmi anlamak daha zor
olacaktır. Bir insanın rüyasında saatlerce gördüğünü sandığı şey gerçek zamanda
sadece birkaç saniyeye denk gelmektedir (bunun 1 ile 20 saniye arasında
değiştiği söylenmektedir). Bu durum, aslında insanın daha küçük bir zamanda
rüya gördüğünü gösterir. Bu küçük zaman, rüya görülen katmanda gayet normalmiş
gibi algılanır.
İşte bu küçük zaman, bir anlamda kuantum zamanıdır. Yani bir maddenin
bölünen parçalarının kendine ait başka bir zaman ortaya çıkarmasıdır. Ve tabi
bu parçaların bölünmesiyle ortaya çıkan daha küçük yeni parçaların da ortaya
çıkardığı daha yeni bir zamanın oluşmasıdır. Ve bu zamanlar, madde küçüldükçe büyük
parçaya göre hızlanır. Kaba bir örnekle; büyük parça için yaşanan 2 saat,
daha küçük bir parçası için 1 saate denk gelebilir (büyük parçaya göre tabii).
Ancak hepsinin kendi zamanına girilecek olursa büyük parça için geçen 2 saat,
küçük parçanın kendi zamanında 5 saate denk gelebilir. Çünkü zaman hiç kimsede
aynı değildir. Zaman Einstein’ın da dediği gibi izafidir. Filmin çıkış
noktasında da tamamen bilimsel bir yan vardır. Bunu insan bilinçaltı ile
birleştirip bir öykü aracılığı ve kurgu desteğiyle vermek üzere yola çıkmıştır.
Bilimsellik; hikâyede layer zinciri ile verilen rüyaların her birinin da derinine
inerek, daha mikro zamana geçiş yapması ile verilmiştir. Sonuç olarak kabaca bu
izafi zaman ve insan bilinçaltı, filmin çıkış noktasını oluşturur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder