İçeriğe geçeyim. Tabii ki internet konunun merkezinde aslında, sonrasında yaşam biçiminde internet kullanımındaki benzerlikler var. Şöyle başlayayım, çağımızda minimal şeyler daha çok tercih edilir, her açıdan. İlk olarak, bugün Google'dan bahsersek onun bu kadar popüler olmasının sebebi sade arayüzüydü, bilirsiniz. Önceden Yahoo vardı. Ancak sonradan Google o sade arayüzü ile daha çok tercih edilir oldu zamanla. Tabi zaman içinde sosyolojik, psikolojik araştırmalardan da, sade olanın daha çok tercih edilir olduğunu zaten biliyoruz.

Dediğim gibi Google sadeliği ile popüler oldu, Facebook da kolay arayüzü ile. Çünkü insanlar bir şeyleri çözmek için uzunca zaman harcamıyordu. O yüzdendir ki bugün bir site arayüz değiştirdiğinde insanlar memnun kalmıyor (Facebook zaman tüneline geçiş, vb gibi değişimler). Blog çağı denmişti. Çok değil, bundan birkaç yıl önce bloglarda uzun uzun yazılar daha popülerdi. Aslında internetin en verimli mecrası da bence bloglardır. Şimdi benim de şu an uzunca yazılar yazdığım bloglar azaldı. Çünkü insanlar uzun yazıları okumuyor -yeni nesil en başta. Yeni bir şeyleri görmek için sabırsızlanıyor ve tek bir yerde zaman kaybetmek istemiyor. Bu yüzden kısa yazılar daha çok okunuyor. Böyle olunca benimki gibi uzun yazan bloglar yerine daha kısa yazılar ilgi görüyor. Çünkü hem daha çok şey okuyor hem daha az zaman harcıyor insanlar.
Tam bu noktada devreye Twitter giriyor. Kurulurken böyle bir sosyal analiz ile mi düşünüldü bilmiyorum ama bu kadar popüler olmasının başında mikro blog olması geliyor bence. Kısıtlı karakter olması her ne kadar memnun edici olmasa da, büyümesinin nedenlerinden biri de budur. Çok daha şeyi, hem de yazanını gerçekten bildiğin bir yerde kısa olarak takip edebiliyorsun. Hem gündem de var, haber okumak için başka yerlerde zaman da harcamaya gerek yok. İşte görüldüğü gibi durum bu. Zaman kısıtlı ve çok şey var, o yüzden minimal olanın tercih edilmesi kaçınılmaz oluyor. Belki mikro minimal... Minimal çağ mı, kısıtlı olmaktan doğan minimal çağ mı? diye sorulabilir burada işte.
Birçoğu da internette uzun bir yazıyı okumaz. Başlıkları okur. Belki bir paragraf okur ve o uzun yazı kapatılır. Yetişen yeni nesil, artık büyük bir çoğunluğu ile böyle. Uzun yazıları okumaz. Sanal kimliklerinde büyük karakterler yaratma peşindeler aslında... Bırakın uzun haber veya yazı okumayı, kısasını okumaya bile yaklaşmaz çoğu. Çünkü başka işlerden zaman bulmazlar.
Bir yazının okunması için görselinin çok dikkat çekici, büyük, skandal olması gerekir.
Bugün birçok haber sitesinin ana sayfasına baktığınızda, haberlerin başlıklarının kimi zaman acayip derecede alakasız, ama merak uyandıran başlık ve görsel içerdiğini görürsünüz.
Bunun sebebi görselin pazarlamasını yapıp, okunmasını sağlamak. Çünkü dedim ya, başka türlü uzun yazılar okunmuyor diye. Bu da artık uç noktası olacak ki, haber okutmak için böyle bir görselliğin sunulduğu yöntem seçilmiş. Sunum büyük olmalı. Ama işe yarıyor bana göre...
Şimdi bunu yaşam biçiminde özdeşleştirme kısmına geçeyim. Bunu da ilk olarak kentleşme, 'yığınlaşma' konusu üzerinden açıklayayım. Bugün kentleşme korkunç boyutlarda. Nüfus şehirlerde çok hızlı artıyor. Dolayısıyla kalabalık yerlere sığmak için yeni yapılan binalara bakarsanız hemen hemen hepsi metrekaresi küçük evler. Çünkü dedim ya, minimal diye. Bu da onun bir uzantısı gibi. Hal böyle olunca, eşyalar için de minimal bir boyut olması gerekir. E çağımız böyle ne de olsa! Minimal eşyalara bakınız. Kendileri küçük ama görsel olarak gayet hoş ve başarılı. Yukarıda da haberlerin sunumu dedim ya, bu da onun eşyaya tanımlanmış hali işte. Siz de biraz düşünseniz bunları fark edebilirsiniz. Çağın sosyolojisini bilmek çok önemli!..

Birinci maddede görsel sunan eşyalar ve büyük ekranlı televizyonlar olursa; ikinci maddede küçük evler, daha az yer kaplayan televizyonlar olur... Yani büyük görsel, az yer. Daha da genişletirsem, birinci maddeye haberlerin o dikkat çekici görsellerini koyalım. İkincisine de twitter gibi mikro blogları. İşte çağımızın durumu tam da bu.
Zaman yok her şeye yetişmeye. Hepsine küçük küçük dokunuşlarla bakılıyor artık. Bu sebeple de edinilen bilginin altında yatan detaylar olmadan bilgiler oluyor. Temel olmadan öğrenilyor. Başkalarının bakış açısı ile yapılan yorumlar, başkalarının alt yapısı için onun görüşlerini oluşturuyor. Bu yüzden kimse kendisi değil, başkasının yeniden yorumlaması. Postmodern çağın doruk noktaları ne yazık ki.
Bizler de bunları düşünerek, bu çağda yaşıyoruz artık. En yararlı olarak nasıl kullanılıyorsa, o şekilde kullanmaya devam edeceğiz çağın bize getirdiklerini.
Evet Burak. Yazdıklarına katılıyorum. Ben de sade temaya geçmiştim blogta. Istanbul'a taşındıktan sonra ise ev konusunda da hassasiyetin önemini kavradım. Gerçi Çanakkale'de de çok büyük odalarda kalmadım ama. Ikea'ya her gittiğimde bazı ürünlerin tasarımına hayran kalıyorum. Minimalizm ve zeka dolu tasarımlar (bakma, Aykan hoca da hayrandır bunlara).
YanıtlaSilBu arada, DSLR kameraları satıp, aynasız sistemlere geçmenin de vakti gelmiş demek oluyor efendim. Sevgiler. :)
Elbette görseller çekici, ama bu değişimlere alışmak biraz zor oluyor.
SilHaklısın bir diğer paragrafta da DSLR'den aynasız mini makinelere olan değişimi ele almalıydım, her ne kadar ben geçemesem de. :) Belki de bundan dolayı aklıma gelmedi. :)